Kitabın başından bu yana "Allah'ın canlıları evrimle
yarattığı" iddiasıyla ortaya çıkan inançlı evrimcilerin içinde
bulundukları büyük yanılgıyı inceledik. Bu kimseler diğer evrimciler
gibi doğrudan "canlılar tesadüfen oluşmuştur" demez, ancak Allah'ın
evrimle yarattığı yanılgısını savunarak, Darwinizm'e bazı noktalarda
-isteyerek ya da istemeyerek- destek verirler. Onların bu hatalı bakış
açılarına göre Allah canlı türlerini yaratırken mutasyon ve doğal
seleksiyon gibi evrim mekanizmalarını kullanmıştır ve bu hiçbir dayanağı
olmayan bir iddiadır.
Ancak önceki bölümlerde belirttiğimiz
gibi, ne doğal seleksiyonun ne de mutasyonun yeni bir canlı türü
meydana getirmediği, yani evrimleştirici bir gücü olmadığı bilimsel
gelişmelerle ortaya çıkmıştır. Evrimsel yaratılış yanılgısını
savunanların iddiasına göre ise – ki bu hiçbir şekilde doğru değildir-
Allah canlıların genetik yapılarında mutasyonlar yoluyla birtakım
değişimler meydana getirmekte ve böylece onlara faydalı organlar
kazandırmaktadır. Ya da yine bu gerçek dışı iddiaya göre Allah önce
ilkel canlılar yaratmakta, sonra onları kompleks canlılar haline
getirmek, onları mükemmelleştirmek için doğal seleksiyonu
kullanmaktadır. Doğal seleksiyon mekanizmasıyla bir canlıya organ
eklemekte ya da önceden yarattığı bir organı körelterek, çıkarmakta, bir
türü bir başka türe dönüştürmektedir. . (Allah'ı tenzih ederiz)
Bilimsel gelişmelerden haberdar olmayan
bir insan, üstelik evrim teorisini de desteklemek istiyorsa bu yanlış
tip çıkarımlar yapabilir. Ancak bu iddia bilimsel gerçeklere tamamen
aykırıdır. Üstelik ilerleyen bölümlerde de değinileceği gibi, Kuran’da
bu şekilde bir yaratma fiilinden bahsedilmemektedir.
Bir noktayı belirtmek gerekir: Elbette
ki Allah dileseydi canlıları evrimle de yaratabilirdi. Ancak Kuran’da
bu yönde bir bilgi yoktur, evrimcilerin öne sürdüğü gibi türlerin
aşama aşama oluşumunu destekleyecek tek bir ayet bile bulunmamaktadır.
Bilim de bu iddiaların geçersizliğini ortaya koymaktadır. Durum bu
kadar açıkça ortadayken, evrim teorisini savunmanın Müslümanlar
açısından açıklanabilir bir yönü yoktur. Tek neden ise ilk bölümde de
vurguladığımız gibi bilgi eksikliği, evrimciler karşısında duyulan
psikolojik eziklikler ve evrimcilerin çoğunluk oldukları için haklı
olduklarını zannetme benzeri yanılgılardır.
ALLAH TÜM KAİNATI YOKTAN VAR EDENDİR
Allah dilediğini dilediği şekilde ve
zamanda, örneksiz olarak yaratan, yoktan var edendir. Her türlü
eksiklikten uzak olan, hiçbir şeye ihtiyaç duymayandır. Dolayısıyla
Allah'ın yaratması için de hiçbir sebebe, araca, aşamaya ihtiyaç
yoktur. Dünyada herşeyin belli sebeplere, doğa kanunlarına bağlı olması
kimseyi yanıltmamalıdır. Allah, tüm bu sebeplerin yaratıcısı olarak
bunlardan tamamen münezzehtir.
Göklerin ve yerin Rabbi olan Allah,
dilediği takdirde bu sebepleri de ortadan kaldırabilir. Örneğin Allah
dilerse insanları akciğere ihtiyaç duymaksızın, havadan oksijen
solumalarına gerek olmadan hayatta kalacakları şekilde de yaratabilir.
Dolayısıyla Allah'ın bir akciğeri zaman içinde evrimleştirerek
mükemmel hale getirmeye ya da bir başka mekanizma meydana getirmeye
ihtiyacı yoktur. Bu yüzden insanın Allah'ın büyüklüğünü, gücünü
düşünürken de kendi duyularının ve aklının sınırlarıyla düşünmesi çok
büyük bir yanılgı olur. Biz zaten Allah'ın dilediği ölçüde bilebilir,
dilediği kadarından haberdar olabiliriz.
Şunu da belirtmek gerekir: Allah
dilerse yaratmada belirli safhalar kullanabilir. Örneğin bitkiyi
tohumdan çıkarır veya insanı tek bir sperm ile yumurta hücresinin
birleşmesinden, aşama aşama yaratır. Fakat bu safhaların –ileride de
detaylandıracağımız gibi- evrim iddiası ile hiçbir ilgisi yoktur.
Hiçbir aşamada şansa, tesadüfe, başıboşluğa yer yoktur ki, evrim
teorisinin temel iddiası rastgele, şuursuz tesadüflerle, kendi kendine
meydana gelen olaylardır. Bir bitkinin meydana gelişinin ya da tek
bir hücrenin "en güzel surette" yaratılmış olan bir insan haline
dönüşmesinin her safhası, Allah'ın sonsuz kudreti ile yaratılmış,
mükemmel sistemler sayesinde gerçekleşir.
Bir çiçeğin meydana gelişinin her safhasında Allah'ın sonsuz kudretinin ve sonsuz aklının tecellileri vardır. Bir tohumu, canlı renkleriyle son derece estetik bir çiçeğe dönüştüren alemlerin Rabbi olan Allah'tır. |
Allah yerleri, gökleri ve ikisi
arasındaki herşeyi, tüm canlıları yalnızca dilemiş ve yaratmıştır. Bu,
Allah için son derece kolaydır. Kuran'da da bu gerçeğe işaret edilmiş
ve Allah'ın yaratışı hakkında şunlar bildirilmiştir:
O, gökleri ve yeri hak olarak yaratandır. O'nun "Ol" dediği gün (herşey) oluverir, O'nun sözü haktır… (Enam Suresi, 73)
Onu istediğimizde herhangi bir şey için sözümüz, ona yalnızca "Ol" demekten ibarettir; o da hemen oluverir. (Nahl Suresi, 40)
Dirilten ve öldüren O'dur. Bir işin olmasına hükmetti mi, ona yalnızca: "Ol" der, o da hemen oluverir. (Mümin Suresi, 68)
Allah için "yaratmak" son derece
kolaydır. Bunun için ayetlerde bildirildiği üzere, sadece "Ol" emrini
vermesi, yani dilemesi yeterlidir. Kuran'da Allah'ın evreni ve
canlıları mükemmel bir şekilde yarattığı pek çok ayette
bildirilmektedir. Bu durumda inançlı kimselerin bu açık gerçeğe karşı
zorlama izahlar getirmeleri, "Allah canlıları evrimle yaratmıştır",
"yaratırken mutasyonları, doğal seleksiyonları, maymundan insana geçiş
aşamalarını kullanmıştır" şeklinde tutarsız iddialarda bulunmaları
büyük bir yanılgıdır. Kuran'da bu yönde hiçbir açıklama olmadığı,
bilimsel deliller de bunu reddettiği halde zorlama izahlarla, belki de
evrimciler tarafından kabul görebilmek ümidiyle bunu yapmaları çok
yanlış olur.
Gözle görülmeyecek kadar küçük bir hücreyi, düşünen, konuşan, nefes alan bir insana dönüştüren Allah'ın sonsuz ilmi ve kudretidir. |
Allah evrendeki tüm kanunları kendi
yapar ve onları istediği şekle sokar. Allah dilediğini dilediği anda
gerçekleştirendir. Allah gökte ve yerde olan herşeyi sarıp kuşatan,
herşeye kudretiyle hakim olandır. Kimi insanlar ise Allah'ın gücünü
kavrayamamakta, O'nu kendi sınırlı akıllarıyla değerlendirmektedirler.
Allah Kuran'da bu insanların varlığını şöyle haber vermiştir:
Onlar: "Allah, beşere hiçbir
şey indirmemiştir" demekle Allah'ı, kadrinin hakkını vererek takdir
edemediler... (Enam Suresi, 91)
Onlar, Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Şüphesiz Allah, güç sahibidir, azizdir. (Hac Suresi, 74)
Onlar, Allah'ın kadrini
hakkıyla takdir edemediler. Oysa kıyamet günü yer, bütünüyle O'nun
avucu (kabzası)ndadır; gökler de sağ eliyle dürülüp-bükülmüştür. O,
şirk koştuklarından münezzeh ve Yücedir. (Zümer Suresi, 67)
Evrimsel yaratılışı savunanların
aksine, Allah önce maymunu yaratıp, sonra onları kusurlu ve eksik
organlı geçiş formlarından evrimleştirerek insanı biçimlendirmemiştir.
Allah insanları en güzel surette yoktan yaratmıştır. Bu gerçek
Kuran'da şöyle bildirilir:
Doğrusu, Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık. (Tin Suresi,4)
Gökleri ve yeri hak olmak üzere
yarattı ve size düzenli bir biçim (suret) verdi; suretlerinizi de
güzel yaptı. Dönüş O'nadır. (Tegabün Suresi, 3)
İlk insandan itibaren tüm insanlar Allah'ın kusursuz yaratışı ile yaratılmışlardır. Tarih boyunca her insan dünyaya, Allah'ın takdir ettiği aşamalardan geçerek gelmiştir. |
Yukarıdaki ayetler insanı mükemmel
biçimde, yani şimdiki haliyle bir anda yaratanın Allah olduğunun
delillerindendir. Halbuki evrimcilerin iddia ettikleri ara geçiş
formları ayetteki ifadenin tam tersine çirkin bir yapı
sergilemektedirler. İnançlı insanların evrim teorisine ihtimal vermeden
önce bu gerçeği de gözden geçirmeleri gerekmektedir. Allah tüm
canlıları evrime gerek olmaksızın birdenbire ve kusursuz bir biçimde
yaratmıştır. Kuran'da bu açık gerçek şöyle bildirilmektedir:
O Allah ki, yaratandır, (en
güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir.
En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu
tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. (Haşr Suresi, 24)
Allah için yaratmanın ne derece kolay olduğu Kuran'da şöyle bildirmiştir:
Gökleri ve yeri yaratan,
onların bir benzerini yaratmaya kadir değil mi? Elbette (öyledir); O,
yaratandır, bilendir. (Yasin Suresi, 81)
Sizin yaratılmanız ve
diriltilmeniz yalnızca tek bir kişi(yi yaratıp sonra diriltmek)
gibidir. Şüphesiz Allah, işitendir, görendir. (Lokman Suresi, 28)
ALLAH'IN FARKLI YARATMA ŞEKİLLERİ
Evrimsel yaratılış yanılgısına inanan
çevrelerin göz ardı ettikleri bir diğer önemli konu da Allah'ın farklı
yaratma şekilleridir. Allah insandan ve hayvandan çok farklı
yaratılışa sahip canlıları da var etmiştir. Melekler ve cinler bu
canlıların başında gelmektedir. İlerleyen sayfalarda, Allah'ın Kuran'da
bildirdiği yaratılış şekillerinden bir kısmına yer verilmektedir.
İKİŞER, ÜÇER, DÖRDER KANATLI MELEKLER
Melekler Allah'ın emrinden çıkmayan varlıklardır. Ayetlerde meleklerin yaratılışı şu şekilde bildirilir:
Hamd, gökleri ve yeri yaratan,
ikişer, üçer ve dörder kanatlı melekleri elçiler kılan Allah'ındır; O,
yaratmada dilediğini arttırır. Şüphesiz Allah, herşeye güç
yetirendir. (Fatır Suresi, 1)
Ayette geçen ifadeden de anlaşıldığı
üzere, melekler görünüm itibariyle insanlardan çok farklıdırlar.
Nitekim Allah yukarıdaki ayette "O yaratmada dilediğini artırır"
ifadesiyle de farklı yaratış şekilleri olduğunu haber vermiştir.
Meleklerin Allah'ın emrinde ve Allah'a karşı itaatli varlıklar oldukları ise ayetlerde şöyle bildirilir:
Göklerde ve yerde olan ne
varsa, canlılar ve melekler Allah'a secde ederler ve onlar büyüklük
taslamazlar. Üstlerinden (her an bir azab göndermeye kadir olan)
Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyi yaparlar. (Nahl Suresi,
49-50)
Mesih ve yakınlaştırılmış
(yüksek derece sahibi) melekler, Allah'a kul olmaktan kesinlikle
çekimser kalmazlar. Kim O'na ibadet etmeye 'karşı çekimser' davranırsa
ve büyüklenme gösterirse (bilmeli ki,) onların tümünü huzurunda
toplayacaktır. (Nisa Suresi, 172)
Ey iman edenler, kendinizi ve
yakınlarınızı ateşten koruyun ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır;
üzerinde oldukça sert, güçlü melekler vardır. Allah kendilerine neyi
emretmişse ona isyan etmezler ve emredildiklerini yerine getirirler.
(Tahrim Suresi, 6)
Meleklerle ilgili bilinmesi gereken bir
diğer önemli gerçek ise insandan önce meleklerin yaratılmış
olmasıdır. Nitekim Allah ilk insan olan Hz. Adem'i yaratacağı zaman
bunu meleklere bildirmiş ve onlara Hz. Adem'e secde etmelerini
emretmiştir.
Aynı zamanda Allah Hz. Adem'e
meleklerden farklı bir ilim vermiş ve ona eşyanın isimlerini
öğretmiştir. Melekler ise bu ilmi bilmemektedirler. Bütün bu gerçekler
Kuran'da şöyle bildirilmektedir:
Hani Rabbin meleklere: "Muhakkak Ben,
yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz Seni
şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk
çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler.
(Allah:) "Şüphesiz sizin bilmediğinizi ben bilirim" dedi. Ve Adem'e
isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: "Eğer
doğru sözlüyseniz, bunları Bana isimleriyle haber verin" dedi. Dediler
ki: "Sen Yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok.
Gerçekten Sen, herşeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın."
(Allah:) "Ey Adem, bunları onlara isimleriyle haber ver" dedi. O,
bunları onlara isimleriyle haber verince de dedi ki: "Size demedim mi,
göklerin ve yerin gaybını gerçekten Ben bilirim, gizli tuttuklarınızı
ve açığa vurduklarınızı da Ben bilirim." Ve meleklere: "Adem'e secde
edin" dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve
kibirlendi, (böylece) kafirlerden oldu. (Bakara Suresi, 30-34)
ATEŞTEN YARATILAN CİNLER
Melekler gibi cinler de insanlardan
farklı bir yaratılışa sahiptirler. Allah insanın balçıktan, cinlerin
ise ateşten yaratıldığını aşağıdaki ayetlerde şöyle haber verir:
Andolsun, insanı kuru bir
çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık. Ve Cann'ı da daha önce
'nüfuz eden kavurucu' ateşten yaratmıştık. (Hicr Suresi, 26-27)
İnsanı, ateşte pişmiş gibi kuru
bir çamurdan yarattı. Cann'ı (cinni) da 'yalın-dumansız bir ateşten'
yarattı. (Rahman Suresi, 14-15)
Allah Kuran'da insanların ve cinlerin yaratılış amaçlarını da bildirmektedir. Konuyla ilgili ayet şöyledir:
Ben, cinleri ve insanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım. (Zariyat Suresi, 56)
Açıkça görüldüğü gibi, insanlar ve cinler farklı varlıklardır. Yaratılış amaçları ise aynıdır; yalnızca Allah'a ibadet etmek.
Allah gerek meleklerin gerekse cinlerin
insanlardan farklı yaratılış özelliklerine sahip olduklarını Kuran'ın
pek çok ayetinde bildirilmiştir. Örneğin ayetlerde cinlerin eşya
nakledebilme özellikleri haber verilmektedir:
(Elçinin gitmesinden sonra
Süleyman:) "Ey önde gelenler, onlar bana teslim olmuş (Müslüman)lar
olarak gelmeden önce, sizden kim onun tahtını bana getirebilir?" dedi.
Cinlerden ifrit: "Sen daha makamından kalkmadan, ben onu sana
getirebilirim, ben gerçekten buna karşı kesin olarak güvenilir bir güce
sahibim." dedi. (Neml Suresi, 38-39)
Kuran'da haber verilen bir diğer husus
ise aynı meleklerde olduğu gibi cinlerin de insandan önce yaratılmış
olmalarıdır. Çünkü Allah Hz. Adem'i yarattığı zaman meleklere ve
İblis'e ona secde etmelerini emretmiştir. Ardından da İblis'in
cinlerden olduğunu şöyle açıklanır:
Hani meleklere: "Adem'e secde
edin" demiştik; İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O
cinlerdendi, böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Bu durumda
Beni bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar
sizin düşmanlarınızdır. (Bu,) Zalimler için ne kadar kötü bir (tercih)
değiştirmedir. (Kehf Suresi, 50)
Allah için yaratmak çok kolaydır,
hiçbir sebebe gerek duymaksızın yoktan var edendir. Cinleri ve
melekleri nasıl farklı şekillerde ve yoktan var ettiyse, insanı da
evrime gerek olmadan, ayrı bir varlık olarak yoktan var etmiştir. Aynı
durum hayvanlar ve bitkiler gibi diğer canlılar için de geçerlidir.
Allah bu canlıların hiçbirini evrimleştirmeden, yani türleri başka
türlere dönüştürmeden bir anda yoktan var etmiştir. Aralarda yaşanan
safhalar ise, daha önce belirttiğimiz gibi Allah'ın dünya hayatının
bir imtihan yeri olması dolayısıyla yarattığı sebeplerdir. Ama
bunların hiçbir şekilde evrimci tesadüflerle, başıbozukluklarla ilgisi
yoktur. Her biri Allah'ın kudreti ve hakimiyetiyle meydana getirdiği
kusursuz sistemlerin bir sonucudur.
HAZRETİ İSA'NIN ÇAMURDAN YAPTIĞI KUŞUN CANLANMASI
İsa Peygamber ayette geçen ifadeyle "... O, dünyada ve ahirette 'seçkin, onurlu, saygındır' ve (Allah'a) yakın kılınanlardandır." (Al-i İmran Suresi, 45)
Allah Hz. İsa'ya dünya hayatında çeşitli mucizeler lütfetmiştir.
Babasız olarak dünyaya gelmiş, beşikteyken konuşmuş ve hastaları
mucizevi şekilde iyileştirmiştir.
Ayrıca Hz. İsa çamurdan kuş biçiminde
bir şey yapıp, onun içine üfürdüğünde kuş Allah'ın dilemesiyle hayat
bulmuş, canlanmıştır. Bu gerçek Kuran'da şöyle bildirilmektedir:
İsrailoğullarına elçi kılacak.
(O, İsrailoğullarına şöyle diyecek:) "Gerçek şu, ben size Rabbinizden
bir ayetle geldim. Ben size çamurdan kuş biçiminde bir şey oluşturur,
içine üfürürüm, o da hemencecik Allah'ın izniyle kuş oluverir... (Al-i
İmran Suresi, 49)
Allah şöyle diyecek: "Ey
Meryemoğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni
Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de, yetişkin iken de
insanlarla konuşuyordun. Sana kitabı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i
öğrettim. İznimle çamurdan kuş biçiminde (bir şeyi) oluşturuyordun da
(yine) iznimle ona üfürdüğünde bir kuş oluveriyordu"... (Maide Suresi,
110)
Allah bu şekilde sebepsiz bir şekilde
canlı oluşturmakta, ona can vermektedir. Bu, Allah'ın bir mucizesi ve
evrime inanan bazı Müslümanların göz ardı ettikleri önemli bir
gerçektir.
Buna çok benzer bir başka örnek ise Hz.
İbrahim'le ilgili bir olayın haber verildiği bir ayette geçmektedir.
Aşağıdaki ayette de Allah'ın cansız varlıklara mucizevi şekilde can
verdiği bildirilmektedir. Allah yaratmak için hiçbir sebebe ihtiyaç
duymayandır:
Hani İbrahim: "Rabbim, bana
ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demişti. (Allah ona:) "İnanmıyor
musun?" deyince, "Hayır (inandım), ancak kalbimin tatmin olması için"
dedi. "Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları
(parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da
onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah, üstün ve
güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir." (Bakara Suresi, 260)
HAZRETİ MUSA'NIN ASASININ YILAN OLMASI
Allah Hz. Musa’ya da Hz. İsa gibi
mucizeler vermiştir. Bilindiği gibi Hz. Musa, Allah’ın izniyle denizi
yarıp kavmini Firavun’un ordusundan kurtarmıştır. Ayrıca yine Hz.
Musa’nın asası da Allah’ın izniyle bir yılan haline gelmiştir. Bu
gerçek Kuran’da şöyle bildirilmektedir:
"Sağ elindeki nedir ey Musa?"
Dedi ki: "O, benim asamdır; ona
dayanmakta, onunla davarlarım için ağaçlardan yaprak düşürmekteyim,
onda benim için daha başka yararlar da var."
Dedi ki: "Onu at, ey Musa."
Böylece, onu attı; (bir de ne görsün) o hemen hızla koşan (kocaman) bir yılan (oluvermiş).
Dedi ki: "Onu al ve korkma, Biz onu ilk durumuna çevireceğiz." (Taha Suresi 17-21)
Hz. Musa’nın asası örneği de Hz.
İsa’nın çamuru kuş yapması örneğinde olduğu gibi, Allah’ın sebepsiz
bir şekilde canlı oluşturabildiğinin en büyük kanıtlarından biridir.
Allah için yaratmak çok kolaydır, O,
hiçbir sebebe gerek duymaksızın yoktan var edendir. Cinleri ve
melekleri nasıl farklı şekillerde ve yoktan var ettiyse, insanı da
evrime gerek olmadan, ayrı bir varlık olarak yoktan var etmiştir. Aynı
durum hayvanlar ve bitkiler gibi diğer canlılar için de geçerlidir.
Allah bu canlıların hiçbirini evrimleştirmeden, yani türleri başka
türlere dönüştürmeden bir anda yoktan var etmiştir.
Bunun için ayetlerde bildirildiği üzere, sadece "Ol" emrini vermesi, yani dilemesi yeterlidir:
O, gökleri ve yeri hak olarak yaratandır. O'nun "Ol" dediği gün (herşey) oluverir, O'nun sözü haktır… (Enam Suresi, 73)
Onu istediğimizde herhangi bir şey için sözümüz, ona yalnızca "Ol" demekten ibarettir; o da hemen oluverir. (Nahl Suresi, 40)
Dirilten ve öldüren O'dur. Bir işin olmasına hükmetti mi, ona yalnızca: "Ol" der, o da hemen oluverir. (Mümin Suresi, 68)
Bu durumda inançlı kimselerin bu açık
gerçeğe karşı zorlama izahlar getirmeleri, "Allah canlıları evrimle
yaratmıştır", "yaratırken mutasyonları, doğal seleksiyonları,
maymundan insana geçiş aşamalarını kullanmıştır" şeklinde tutarsız
iddialarda bulunmaları büyük bir yanılgıdır.
HZ. ZEKERİYA'NIN KISIR EŞİNDEN ÇOCUĞUNUN OLMASI
Kuran'da örnek verilen mucizevi
yaratılış şekillerinden biri de Hz. Zekeriya'nın eşi kısır iken bir
çocuk ile müjdelenmesidir. Ayetlerde şu şekilde buyrulmaktadır:
(Allah buyurdu:) "Ey Zekeriya,
şüphesiz Biz seni, adı Yahya olan bir çocukla müjdelemekteyiz; Biz
bundan önce ona hiçbir adaş kılmamışız." Dedi ki: "Rabbim, karım kısır
(bir kadın) iken, benim nasıl oğlum olabilir? Ben de yaşlılığın son
basamağındayım." (Ona gelen melek:) "İşte böyle" dedi... (Meryem
Suresi, 7-9)
... Rabbin dedi ki: "Bu Benim için kolaydır, daha önce sen hiçbir şey değil iken, seni yaratmıştım." (Meryem Suresi, 9)
CENNET VE CEHENNEMDE DE EVRİMLE YARATILIŞ YOKTUR
Yüce Allah, insanları ölümlerinden
sonra, ahiret hayatlarına uygun olarak yeniden ve farklı bir biçimde
yaratacağını bildirmiştir. İnsanlar dünyada evrim olmadan
yaratıldıkları gibi, ahiret hayatları için de herhangi bir evrim süreci
yaşanmadan, Allah'ın "Ol" emriyle, bir anda diriltileceklerdir. Aynı
şekilde Yüce Rabbimiz, insanlar gibi, cennet ve cehennemdeki tüm
varlıkları da evrim ile yaratmamıştır. Ayetlerde bildirilen cehennem
bekçileri, zebaniler ve cennetteki huriler de Yüce Rabbimiz'in hiçbir
sebep olmaksızın yoktan var ettiği varlıklardır. Kuran’da yer alan,
insanın ölümden sonra yeniden yaratılışı ve ahiretteki varlıklarla
ilgili ayetlerden bazıları şu şekildedir:
Sur'a üfürülmüştür; böylece
onlar kabirlerinden (diriltilip) Rablerine doğru (dalgalar halinde)
süzülüp-giderler. Demişlerdir ki: "Eyvahlar bize,
uykuya-bırakıldığımız yerden bizi kim diriltip-kaldırdı? Bu, Rahman
(olan Allah)ın va'dettiğidir, (demek ki) gönderilen (elçi)ler doğru
söylemiş". O, yalnızca bir tek çığlıktan başkası değildir; artık
onların hepsi toplanmış olarak huzurumuza getirilmişlerdir. (Zümer
Suresi, 51-53)
Gerçek şu ki, Biz onları yeni bir inşa (yaratma) ile inşa edip-yarattık. (Vakıa Suresi, 35)
KALU BELA GERÇEĞİ VE YARATILIŞ
Kuran’da bildirilen ve İslam
alimlerinin “Kalu Bela” olarak tanımladıkları olay da evrimsel
yaratılış savunucularının yanılgılarını ortaya koymaktadır: Yüce
Rabbimiz, Araf Suresi’nin 172. ayetinde şu şekilde buyurmaktadır:
Hani Rabbin, Ademoğullarının
sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi nefislerine karşı
şahidler kılmıştı: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" (demişti de)
onlar: "Evet (Rabbimiz'sin), şahid olduk" demişlerdi. (Bu,) Kıyamet
günü: "Biz bundan habersizdik" dememeniz içindir.
Görüldüğü gibi, insanın yaratılışı
konulu tüm ayetlerde olduğu gibi, bu ayette de evrimle olan bir
yaratılıştan bahsedilmemektedir.
KURAN'DA DİRİLİŞ ÖRNEKLERİ
Yaratma da diriltme de tamamen Allah'ın
elindedir ve Allah'ın, aynı yaratmada olduğu gibi diriltmede de bir
sebebe ihtiyacı yoktur. Bunun Kuran'da pek çok örneği vardır.
Kuran'da bildirildiği gibi, insan ölüp
toprağa karıştıktan sonra ahiret gününde yeni bir yaratılışla
diriltilecektir. Ayetlerde şu şekilde bildirilir:
Bu, şüphesiz, onların
ayetlerimizi inkar etmelerine ve: "Biz kemikler haline geldikten,
toprak olup ufalandıktan sonra mı, gerçekten biz mi yeni bir
yaratılışla diriltileceğiz?" demelerine karşılık cezalarıdır.
Görmüyorlar mı; gökleri ve yeri yaratan Allah, onların benzerini
yaratmaya gücü yeter ve onlar için kendisinde şüphe olmayan bir süre
(ecel) kılmıştır. Zulmedenler ise ancak inkarda ayak direttiler. (İsra
Suresi, 98-99)
Ayetlerde de görüldüğü gibi, inkar
edenler, insanların ölüp, toprak olduktan sonra yeniden
yaratılacaklarına inanmamaktadırlar. Bu örnek evrim teorisinin içinde
bulunduğu durumu da özetlemektedir. Çünkü kıyamet gününde insanların
bedenlerini yoktan var edecek olan Rabbimiz, ilk insan olan Hz. Adem'i
de yoktan var etmiştir. Bu ayetler Kuran'a inanan, ancak evrim
düşüncesini savunmada ısrarlı davranan inanç sahibi kişiler için de
çok büyük önem taşımaktadır.
Allah, "Andolsun, sizi ilk defa
yarattığımız gibi (bugün de) 'teker teker, yapayalnız ve yalın (bir
tarzda)' Bize geldiniz ve size lütfettiklerimizi arkanızda
bıraktınız..." (Enam Suresi, 94) ayeti ile de insanın ahiret
gününde yeniden yaratılışına işaret etmektedir. Ayette insanların
ahiretteki yaratılışlarının "ilk yaratılışları" gibi olduğu
açıklanmaktadır. Ölüp toprak haline gelen insan, ahirette yeniden bir
yaratmayla yoktan yaratılacaktır ve insan halinde olacaktır.
Dolayısıyla insanın ilk yaratılışı da buna benzemektedir ve aşama
aşama değil, bir anda, mucizevi şekilde gerçekleşmiştir.
Kuran'da yeniden diriliş ile ilgili
daha pek çok örnek bulunmaktadır. Örneğin Hz. Musa'nın kavmine Allah
böyle bir olay yaşatmıştır. Allah bu kavmi öldürüp, sonra da
diriltmiştir. Bu olay Kuran'da şöyle anlatılır:
Ve demiştiniz ki: "Ey Musa, biz
Allah'ı apaçık görünceye kadar sana inanmayız." Bunun üzerine
yıldırım sizi (kendinizden) almıştı. Ve siz bakıp duruyordunuz. Sonra
şükredesiniz diye, sizi ölümünüzden sonra dirilttik. (Bakara Suresi,
55-56)
Kuran'daki bir başka kıssada ise bir
başka ölüp-dirilme olayına rastlanmaktadır. Olay yine Hz. Musa'nın
kavminin başından geçmiştir. Allah bu kişilere öldürdükleri cesede
daha önceden kestikleri ineğin bir parçasıyla vurmalarını emretmiştir.
Allah, bunu ayette de belirtildiği gibi, bu insanlara ölüleri
dirilttiğini göstermek ve onların imanlarını sağlamlaştırmak için
yapmıştır. Bu apaçık bir mucizedir. Ancak ayetin devamında da görüleceği
gibi, bu mucizenin ardından bu kişilerin kalpleri yine katılaşmıştır.
Bu olay Bakara Suresi'nde şöyle anlatılır:
Hani siz bir kişiyi
öldürmüştünüz ve bu konuda birbirinize düşmüştünüz. Oysa Allah,
gizlediklerinizi açığa çıkaracaktı. Bunun için de: "Ona (cesede,
kestiğiniz ineğin) bir parçasıyla vurun" demiştik. Böylece, Allah
ölüleri diriltir ve size ayetlerini gösterir; ki akıllanasınız. Bundan
sonra kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı. Çünkü
taşlardan öyleleri vardır ki, onlardan ırmaklar fışkırır, öyleleri
vardır ki yarılır, ondan sular çıkar, öyleleri vardır ki Allah
korkusuyla yuvarlanır. Allah yaptıklarınızdan gafil (habersiz)
değildir. (Bakara Suresi, 72-74)
Diğer bir örneği de Allah şöyle bildirmiştir:
İşte Allah, size ayetlerini
böyle açıklar; ki akıl erdiresiniz. Binlerce kişinin ölüm korkusuyla
yurtlarından çıktıklarını görmedin mi? Allah onlara: "Ölün" dedi,
sonra da onları diriltti. Şüphesiz Allah, insanlara karşı fazl
sahibidir. Ancak, insanların çoğunluğu şükretmez. (Bakara Suresi,
242-243)
Bu konuda Kuran'da verilen bir diğer
örnek ise öldükten sonra dirilmeye inanmayan bir kişinin durumudur.
Ayetlerde bildirildiği üzere Allah bu kişiyi yüz yıl ölü bırakmış ve
sonra da diriltmiştir. Ancak aradan yüz yıl geçmesine rağmen bu kişi
kendisinin bir gün ya da bir günden az kaldığını düşünmüştür. Gerçeğin
kendisine haber verilmesi karşısında bu kişi iman etmiştir. Kuran'da bu
olay şöyle bildirilir:
Ya da altı üstüne gelmiş, ıssız
duran bir şehre uğrayan gibisini (görmedin mi?) Demişti ki: "Allah,
burasını ölümünden sonra nasıl diriltecekmiş?" Bunun üzerine Allah,
onu yüz yıl ölü bıraktı, sonra onu diriltti. (Ve ona) Dedi ki: "Ne
kadar kaldın?" O: "Bir gün veya bir günden az kaldım" dedi. (Allah
ona:) "Hayır, yüz yıl kaldın, böyleyken yiyeceğine ve içeceğine bak,
henüz bozulmamış; eşeğine de bir bak; seni insanlara ibret-belgesi
kılmamız içindir. Kemiklere de bir bak nasıl biraraya getiriyoruz,
sonra da onlara et giydiriyoruz?" dedi. O, kendisine (bunlar) apaçık
belli olduktan sonra dedi ki: "Biliyorum ki gerçekten Allah, herşeye
güç yetirendir." (Bakara Suresi, 259)
Bu konuda Kuran'da verilen örneklerden
biri de Kehf Ehli'dir. Bu kıssayı diğerlerinden ayıran fark, Kehf
Ehli'nin öldürülmemesi, sadece bir insanın normal ömründen çok daha
uzun süren bir uykuya dalmalarıdır.
İnançlı gençlerden oluşan Kehf Ehli
(mağara sahipleri), içinde yaşadıkları kavim Allah'a şirk koşarak,
Allah'tan başka ilahlar edindiği için kavimlerinden uzaklaşıp, bir
mağaraya sığınmışlardır. Ancak Allah Kehf Ehli'ne üç yüzyıldan fazla
süren bir uyku vermiş ve böylece onları mucizevi bir şekilde mağarada
uyutmuştur. Bu olay Kuran'da şöyle bildirilir:
Böylelikle mağarada yıllar yılı onların kulaklarına vurduk (derin bir uyku verdik). (Kehf Suresi, 11)
Onlar mağaralarında üç yüz yıl
kaldılar ve dokuz (yıl) daha kattılar. De ki: "Ne kadar kaldıklarını
Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybı O'nundur. O, ne güzel
görmekte ve ne güzel işitmektedir. O'nun dışında onların bir velisi
yoktur. Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz." (Kehf Suresi, 25-26)
Ancak bir zaman sonra Allah Kehf Ehli'ni uykularından uyandırmıştır. Bu olay da ayetlerde şöyle haber verilmektedir:
Sonra iki gruptan hangisinin
kaldıkları süreyi daha iyi hesap ettiğini belirtmek için onları
uyandırdık. Biz sana onların haberlerini bir gerçek (olay) olarak
aktarıyoruz. Gerçekten onlar Rablerine iman etmiş gençlerdi ve Biz de
onların hidayetlerini arttırmıştık. (Kehf Suresi, 12-13)
Fakat onlar bu kadar uzun bir süre
uyuduklarının farkında değildirler. Hatta bir gün ya da bir günün
birkaç saatlik kısmı kadar kaldıklarını düşünmektedirler. Oysa üç yüz
yılı aşkın bir süre uyumuşlardır. Konuyla ilgili ayet şöyledir:
Böylece, aralarında bir
sorgulama yapsınlar diye onları dirilttik (uyandırdık). İçlerinden bir
sözcü dedi ki: "Ne kadar kaldınız?" Dediler ki: "Bir gün veya günün
bir (kaç saatlik) kısmı kadar kaldık." Dediler ki: "Ne kadar
kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir; şimdi birinizi bu paranızla şehre
gönderin de, hangi yiyecek temizse baksın, size ondan bir rızık
getirsin; ancak oldukça nazik davransın ve sakın sizi kimseye
sezdirmesin." (Kehf Suresi, 19)
Kuran'da verilen bu gibi örnekler
Allah'ın yaratma ve öldürme konusunda hiçbir sebebe ihtiyacı
olmadığını açıkça göstermektedir.
EVRİMCİLERİ ÇIKMAZA DÜŞÜREN BİR GERÇEK: BALARISININ DAVRANIŞLARI
Allah Kuran'da balarısına vahyettiğini
ve ona ne yapması gerektiğini bildirdiğini söylemektedir. Bu gerçek
Nahl Suresi'nde şöyle yer almaktadır:
Rabbin bal arısına vahyetti:
Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler
edin. Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin sana
kolaylaştırdığı yollarda yürü-uçuver. Onların karınlarından türlü
renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz
düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır. (Nahl
Suresi, 68-69)
Bilindiği gibi balarıları çiçek
özlerini toplayıp, vücutlarında ürettikleri bazı salgılarla
birleştirip bal üretirler. Balı saklamak ve yavrularını büyütmek için
de son derece düzgün, aynı açılara sahip, diğerleri ile birebir aynı
altıgen balmumu hücreler yapar ve bununla petekler inşa ederler. Ayrıca
kovandan besin kaynağı aramak için ayrılan ve her seferinde kovana
başarıyla geri dönen arılar yönlerini de Allah'ın vücutlarında
yarattığı özel sistemler ile bulmaktadırlar. Allah'ın ayette "Rabbinin
sana kolaylaştırdığı yollarda yürü-uçuver" hükmüyle haber verdiği
arıların bu özelliğinde düşünen insanlar için elbette hikmetler
vardır.
Bir böceğin altıgen açılarından
haberdar olması, balmumunun formülünü keşfederek, bunu vücudunda
üretmesini sağlayacak sistemler tasarlaması, daha sonra bu gibi
bilgileri DNA'sına kendi kendine yerleştirmesi ve bu sayede diğer
türdeşlerinde de aynı özelliklerin olmasını sağlaması elbette
imkansızdır.
Çok açıktır ki, bütün bunlar arılara
üstün bir güç sahibi tarafından öğretilmekte, yani ayette haber
verildiği gibi vahyedilmektedir. Herşeyden haberdar olan Allah
balarısına neler yapması gerektiğini vahyetmekte, balarısı da tam
vahiyde kendisine bildirildiği gibi hareket etmektedir. Balarısının
şuurlu davranışları çok açık bir şekilde yaratılışı kanıtlamaktadır.
|
Hayvanlardaki bu gibi özelliklerin
incelenmesi, canlılardaki yüksek şuuru ve kusursuz yaratılışı bize
tanıtır. Bu gibi bilgiler sayesinde Yüce Rabbimiz'in gücünün
benzersizliğini bir kere daha anlarız. Allah dilediği canlıyı dilediği
özelliklerde yaratmaya güç yetirendir. Allah sınırsız güç sahibi
olandır, herşeyin Malikidir.
Evrimciler ise canlılardaki bu gibi
olağanüstü özelliklerin sözde tesadüflerle meydana geldiğine
inanırlar. Bu mantıksız iddiaya göre, tesadüfler arılara açı
hesaplaması yapmayı öğretmiş, bu özellik diğer arılara da yine
tesadüfler yoluyla aktarılmıştır. Tesadüfler arıların vücutlarında bal
üretecek ya da balmumu yapacak sistemleri var etmiştir.
Bu gibi hayal ürünü senaryoların hem
akılcılıktan hem de bilimsellikten uzak olduğunu anlamak için bir an
düşünmek yeterlidir.
Balarılarını yaratan ve şuur veren Allah'tır. İşte bu gibi yaratılış mucizeleri evrimcileri çok büyük çıkmaza sokmaktadır.
HZ. SÜLEYMAN'IN KARINCANIN DİLİNDEN ANLAMASI
Önceki
bölümde de değinildiği gibi, evrimcilerin iddiasına göre canlılar kör
tesadüflerin, rastgele oluşumların eseridirler. Onlara göre hayvanlar
şuursuz varlıklardır. Ancak bu hayali evrimci iddiayı kanıtlayan tek
bir delil yoktur. Buna rağmen evrimcilerin iddialarını geçersiz kılan
çok sayıda kanıt mevcuttur.
Buna örnek olarak, Kuran'da bildirilen
Hz. Süleyman ile bir dişi karınca arasında geçen olayı verebiliriz.
Ayetlerde haber verildiğine göre Hz. Süleyman Peygamber dişi
karıncanın kendisi hakkında söylediklerini duymakta ve anlamaktadır.
Kuran'da bu olay ş
öyle bildirilir:
Nihayet
karınca vadisine geldiklerinde, bir
dişi karınca dedi ki: "Ey karınca
topluluğu, kendi yuvalarınıza girin, Süleyman ve orduları, farkında
olmaksızın sizi kırıp-geçmesin." (Süleyman) Bu sözü üzerine tebessüm
edip güldü ve dedi ki: "Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete
şükretmemi ve hoşnut olacağın salih bir amelde bulunmamı ilham et ve
beni rahmetinle salih kulların arasına kat." (Neml Suresi, 18-19)
Görüldüğü
gibi, ayette bir karıncanın diğer karıncalara hitap ettiği haber
verilmektedir. Şuursuz tesadüflerle ortaya çıktığı iddia edilen bir
hayvanın kendi toplumuna hitap etmesini sağlayacak özel bir haberleşme
sistemine sahip olması, üstelik onları akla ve mantığa davet etmek
gibi bilinçli davranışlarda bulunması elbette söz konusu olamaz. Ancak
Allah'ın yaratmasıyla varlık bulan bir canlı, Allah dilediği takdirde
yine O'nun dilediği kadar şuurla hareket edebilir ve böyle bir
varlıkla iletişim kurmak da –Allah'ın izniyle- mümkün olabilir.
Kuran'da bildirildiği gibi Allah Hz. Süleyman'a, karıncaların konuşmalarını anlayabilecek bir ilim vermişti. |
Evrim
teorisinin gerçek dışı iddiasına göre büyük bir şuursuzluk içinde
olmaları gereken canlılar, bu iki örnekte de görüldüğü gibi, gerçekte
büyük bir akıl sergilemektedirler. Bu durumdaki olağanüstülüğü
Darwinistlerin anlamasını -samimi olarak düşünen ve vicdanlı hareket
edenleri tenzih ederiz- bekleyemeyiz belki. Fakat Allah'ın varlığına
ve gücüne iman ettiğini söyleyen bir kişinin ayetlerdeki bu bilgiler
üzerinde mutlaka düşünmesi gerekmektedir. Çünkü bu yaratılış
gerçekleri evrimcilerin tesadüf iddialarını açıkça geçersiz
kılmaktadır. Bu durum ise evrimin savunulacak hiçbir yanının
olmadığını bir kez daha göstermektedir.
YARATILIŞ BİR MUCİZEDİR
Bazı Müslümanların evrim fikrine
itibar etmesinin kökeninde, Allah'ın dilediği anda dilediğini yaratma
ve yok etme gücünü göz ardı etmelerinin önemli bir rolü vardır. Söz
konusu Müslümanlar, doğa kanunlarının sabit ve değişmez olduğunu ve
hiçbir olayın doğa kanunları dışında gerçekleşmeyeceğini varsayan
"natüralist" dogmanın etkisi altında düşünmektedirler. Oysa bu çok büyük
bir yanılgıdır. Çünkü "doğa kanunları" dediğimiz kavramlar, Allah'ın
maddeyi belirli bir düzen içinde yaratmasından ve korumasından
kaynaklanmaktadır. Bunlar maddenin bizzat kendisinden kaynaklanan
özellikler değildir. Dolayısıyla bu kanunları Allah belirlediği gibi,
dilediği zaman da bunları değiştirmeye güç yetirendir.
Rabbimiz dilediği zaman kullarına
mucizeler gösterir. Örneğin Kehf Ehli'nin 300 yıldan fazla bir süre
canlı kalması, doğa kanunlarının dışında kalan bir mucizedir. Allah'ın
önce öldürüp sonra da dirilttiği insanlar da birer mucizedir. Her
olay –mucizeler de bizim doğa kanunu olarak adlandırdıklarımız da-
Allah'ın yaratmasıyla gerçekleşmektedir. Burada anlaşılması gereken
husus, Allah'ın Kendi yaratmış olduğu kanunlara asla tabi olmadığıdır.
Allah dilerse, doğa kanunlarının tümünün zıttı fiiller meydana
getirir. Bu, Allah için çok kolaydır.
Evrim teorisine aldanmış olan bazı
Müslümanlar, Darwinistlerin fikri temelini oluşturan natüralist
dogmadan etkilenmiş oldukları için, canlıların ve insanın kökenini de
yalnızca doğa kanunlarına göre açıklamaya çalışmaktadırlar. Allah'ın
bu doğa kanunları ile sınırlanmış bir yaratılışla canlıları var ettiğini
düşünmekte (Allah'ı tenzih ederiz), dolayısıyla mutasyon, doğal
seleksiyon, türleşme gibi kavramları kullanarak bir türün diğerine
dönüşmesi yoluyla yaratılış olduğunu zannetmektedirler. Oysaki bir
Müslümanın böyle bir "natüralist" mantığa kapılması çok hatalı olur,
çünkü Kuran'ın pek çok ayetinde bildirilmiş olan mucizeler, bu
mantığın yanlış olduğunu açıkça göstermektedir.
Nitekim Kuran'da canlıların ve insanın
yaratılışı konusundaki ayetlere baktığımızda, bu yaratılışların
başıboş doğa kanunları içinde değil, mucizevi şekilde olduğunu açıkça
görürüz. Allah canlıların yaratılışını şöyle açıklamaktadır:
Allah, her canlıyı sudan
yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimi iki ayağı
üzerinde yürümekte, kimi de dört (ayağı) üzerinde yürümektedir. Allah,
dilediğini yaratır. Hiç şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. (Nur
Suresi, 45)
Ayette karada yaşayan temel canlı
grupları (sürüngenler, kuşlar ve memeliler) bildirilmekte ve bunları
Allah'ın sudan yarattığı haber verilmektedir. Dikkat edilirse, bu
canlı grupları evrim teorisinin öngördüğü gibi "birbirlerinden" değil,
"sudan" yaratılmışlardır. Yani ortak bir malzemeyi Allah'ın
şekillendirmesiyle ayrı ayrı var edilmişlerdir.
Bu ortak malzemenin su olduğu gerçeği,
bugün bilimsel verilerle de açıkça ortadadır. Su, dünyadaki her
canlının vücudunun en temel unsurudur. Memelilerde vücudun yaklaşık %
70'i sudur. Her canlı, vücudundaki su sayesinde hücre içi, hücreler
arası ve dokular arası ulaşımı sağlar. Su olmadan canlılığın
olamayacağı herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir.
İşin ilginç tarafı, bazı Müslümanların
yukarıdaki ayeti yanlış yorumlayarak evrim teorisine uygun bir anlam
vermeye çalışmalarıdır. Oysaki söz konusu "sudan yaratılma"
gerçeğinin, evrim teorisiyle hiçbir ilişkisi olmadığı çok açıktır.
Evrim teorisinin, "her canlının sudan çıkıp evrimleştiği" gibi bir
iddiası yoktur ki, böyle bir ilişki kurulsun. Aksine teori, canlı
türlerinin birbirlerinden türediklerini ileri sürmektedir ki, bu iddia
her farklı canlı grubunun sudan yaratılmış (yani ayrı ayrı
yaratılmış) olduğu gerçeğiyle tamamen çelişkili bir iddiadır.
İNSANIN ÇAMURDAN YARATILIŞI
Allah Kuran'da insanın yaratılışının da
mucizevi bir biçimde olduğunu haber verir. İlk insan, Allah'ın çamuru
şekillendirip insan bedeni haline getirmesi ve ardından bu bedene ruh
üflemesiyle yaratılmıştır:
Hani Rabbin meleklere: "Gerçekten ben, çamurdan bir beşer yaratacağım" demişti.
"Onu bir biçime sokup, ona ruhumdan üflediğim zaman siz onun için hemen secdeye kapanın." (Sad Suresi, 71-72)
Andolsun, Biz insanı, süzme bir çamurdan yarattık. (Müminun Suresi, 12)
Şimdi onlara sor: Yaratılış
bakımından onlar mı daha zorlu, yoksa Bizim yarattıklarımız mı?
Doğrusu Biz onları, cıvık-yapışkan bir çamurdan yarattık. (Saffat
Suresi, 11)
Dikkat edilirse ayetlerde insanın -bazı
Müslümanların iddia ettiği gibi- "maymundan" veya bir başka canlı
türünden değil, cansız bir madde olan çamurdan yaratıldığı özellikle
belirtilmektedir. Allah cansız çamuru mucizevi bir biçimde insana
dönüştürmüş ve bu bedene ruh üflemiştir. Bunda hiçbir "doğal evrim
süreci" yoktur, Allah'ın doğrudan mucizevi yaratışı vardır. Nitekim
Allah'ın aşağıdaki ayette bildirdiği "iki elimle yarattığım"
şeklindeki müteşabih ifade de, insanın doğrudan Allah'ın kudretiyle
yaratıldığını gösterir:
(Allah) Dedi ki: "Ey İblis, iki
elimle yarattığıma seni secde etmekten alıkoyan neydi? Büyüklendin
mi, yoksa yüksekte olanlardan mı oldun?" (Sad Suresi, 75)
Kısacası Kuran'da insanın ve canlıların
yaratılışı hakkında hiçbir "evrim" açıklaması yer almamakta, aksine
tüm canlıların ve insanın Allah'ın mucizesi olarak su ve toprak gibi
cansız maddelerden yaratıldığı bildirilmektedir. Buna karşın İslam
tarihinde, eski Yunan felsefesinden etkilenerek, bu felsefedeki
materyalist ve evrimci öğeleri benimseyen ve sonra da bunu Kuran'a uygun
hale getirmeye çalışanlar olmuştur. Büyük İslam alimi, büyük müceddid
İmam Gazali, kendi devrinde ortaya çıkan bu akımlara "Felsefenin
Sefaleti"nde ve diğer eserlerinde cevap vermişti. Ancak evrim
teorisinin 19. ve 20. yüzyılda dünyada yayılmasıyla birlikte, İslam
dünyasında da yeniden "evrimci yaratılış" yanılgıları ortaya
çıkmıştır. Bir sonraki bölümde, bu tezleri savunan Müslümanların
yanılgıları ve delil olarak kullanmaya çalıştıkları Kuran ayetlerini
yorumlamadaki hataları açıklanacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder